Dino Buzzati'nin yazmış olduğu ''Tatar Çölü'' adlı kitabın dil ve anlatım zenginliği dikkat çekici. Bunun farkına varmış olmasam okumaya devam etmezdim sanırım.
İlk okuma denememde maalesef çok başarılı olamadım.. Günde bir sayfa okumayı amaçlamıştım. Doğal olarak ana karakterin yolculuğunu anlatan bölüme sanki sayfalarca yer verilmiş izlenimine kapıldım. Tabii bıraktım okumayı...
Kitabın dili güzel olduğu için kitaba bir şans daha vermek istedim.
İkinci okuma denemem de ise bölüm bölüm okumaya karar verdim. Ve baş karakterin yolculuğu çok uzun olmadığını o zaman anladım.
Kelimelerin ve cümlelerin ahenkli dünyasında ilerlerken bir akıcılık beni kendine çekerken bir taraftan iç dünyamdan cılız bir engelin varlığını da hissetmedim değil.
Pes etmeyip aldığım kararla bölüm bölüm okumayı sürdürdüm. Ara vereceğim zaman bile bölümün sonuna gelip öyle bıraktım. Böylece yavaş ilerlerken birden okuma hızım ivme kazandı.
Bence her kitabın kendine özgü bir dünyası var. Bunu fark edip ona göre okumak gerek diye düşünüyorum.
Kitabı bitirdiğimdeyse iyiki okumuşum dedim. Klasiklerin o havasını duyumsadım. Bana bir kitabı klasik yapan unsurlar ne diye sorsanız, buna cevap pek veremem. Ama bir kitabı okurken klasik olup olmadığını hemen anlıyorsunuz.
Tatar Çölü romanı: Harp akademisinden yeni mezun olmuş teğmen Drogo, ilk tayin olduğu yer
Bastiana Kalesine gitmek için yolculuğa çıkmasıyla başlar roman.
Umutlarla dolu yeni bir hayata adım atan teğmen kaleyi görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşar.
Sınırda; ıssız, tenha bir yerde tecrit edilmiş bir kaledir. Bir an önce buradan ayrılmak için girişimlerde bulunur. Ancak dört ay daha beklemesi gerektiğini öğrenir.
Bu dört ay sonunda bu kaleden tayinini aldırmak için başvuru yaparken hep aynı yerde hep aynı insanlarla hep aynı işlerle meşgul olmanın verdiği bir durum onu esir alır. O, alışkanlığın verdiği o hisse kulak vererek kalede görevine devam etmeye karar verir.
Dört yıl sonra yeni bir atama hakkı doğduğu için bilhassa annesinin ısrarı üzerine görüşmelere gider. Ve burada arkadaslarının ondan saklamış olduğu askerlerin kaleden gönderileceği ile ilgili duyurudan haberi olmadığı için başvuru yapmakta geç kaldığını öğrenir.
Daha da önemlisi yanlışlıkla öldürülmüş bir askerin suçu onun siciline yazılmıştır.
Artık tayin konusu onun için çok zordur.
Drogo ne kadar yaşamış olduğu haksızlıklara karşı intikam duygusu hissetse de alışkanlığın miskin havası onu ele geçirmiştir.
Zaman su gibi akıp giderken kalede hep bir savaş çıkma ihtimali onu orada tutan başka bir faktördür aslında.
Drogo, bir taraftan ne kadar gerçeklerin farkına varmış olsa da bu zamanın akışına, alışkanlığın verdiği o tada teslim olur.
Onu orada tutan tek bir şey vardır; savaş çıkma ihtimali... Tek tutunduğu dayanak bir gün gerçekleştiğinde ise onun bu savaşta mücadele edecek ne sağlıklı bir bedeni ne de otoritesi vardır. Bilakis onun varlığının artık bir yüke dönüştüğünü hissediyoruz.
Tabii bu kitaptan aldığım çok dersler oldu diyebilirim.
*Bazen engellemeler, manipülasyonlar öyle tatlılıkla hoşgörüyle olur ki seni yolundan döndürdüğünün farkına varmazsın, varsan da pek önemsemezsin.
*Yıllar geçtikçe yaşam biçimine öyle alışırsın ki o kabuğundan çıkmak istemez, harekete geçmek istemezsin.
*Bir taraftan hep bir şeylerin olması umuduyla beklersin, bununla yaşamını tüketirsin. O umut gerçekleştiğinde ise ne sağlığın ne gücün kalmıştır. Geriye kalan tek şey varlığınla insanlara yük olmaya başladığındır.
Dino Buzzati:
Romancı, öykü yazarı olan İtalyan yazar aynı zamanda şair ve gazetecidir.
Tatar Çölü adlı kitabı 1940' da basılmış ve büyük ses getirmiştir. Ancak kitabın uluslararası başarısı 1949 Fransa'da yayımlanmasıyla olmuş.
0 yorum:
Yorum Gönder